Uygur Türkleri

03 Kasım 2018 24.496 views 0

Köşeme güzel bir hafta sonu geçirmeniz temennileri ile başlıyacaktım ama ; Kardeşlerimiz soydaşlarımız 18 gündür Atatürk Havalimanındaki bekletilirken güzel bir hafta sonu nasıl geçebilir ki Hem din kardeşimiz hem soydaşımız olan UYGUR TÜRKLERİ Çin’deki insanlık dışı uygulamalardan kaçarak hayatlarını kurtarma telaşı ile önce Malezya’ya ardından anavatanları Türkiye’ye sığınan, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 11 Uygur Türk’ü 18 gündür Atatürk Havalimanı’nda akıbetleri belli olmadan giriş izni bekliyor. Can güvenlikleri olmadığı için Doğu Türkistan’dan Malezya’ya sığınan, Malezya Hükümeti’nin de Çin’in yaptığı siyasi baskılar nedeniyle Uygur Türkleri’ni sınırdışı etmesi üzerine gidebilecekleri tek yerin TÜRKİYE olduğunu söyleyen Türkler, 18 gün önce İstanbul Atatürk Havalimanı’na indi. Dışişleri bakanlığına seslerini duyurmaya çalışan Uygur Türkleri,havalimanında beton zemin üzerinde yatıyor ve hayırseverlerin

kendilerine ikram ettiği yiyeceklerle karınlarını doyuruyor. Tabi basına yansımıyor oda ayrı bir olay . Zaten tarihimizde kara leke olarak bilinen Bir Boraltan Katliamı varken hani hepimizin bildiği Türk tarihinde Türk’ün Türk’e yaptığı büyük ihanetlerden biri, Azerbaycanlı soydaşlarımızın Boraltan Köprüsü’nü geçerek Türkiye’ye sığınma isteklerini, Türk hükümetinin geri çevirip Ruslara teslim edilmesi olayı . Bu olay, tarihin ve Türklüğün bir yüz karası olarak hatıralarda kalmıştır. Çanakkale’de düşman askerinin bile yarasını sarmayı şeref bilen, destanlar yazan, çağ açıp çağ kapatan Türk ulusunun vicdanı, şerefi ve soydaşlık bağı, diplomasiye ve bürokrasiye yenik düştüğü!

En iyisi bir hatırlayalım O kara günü 1944 yılında Orta Asya, Sovyet Rusya’sı tarafından işgal edilmiş ve komünist sisteme karşı koymak için atılan en ufak adımın bile önüne geçilmek istenmiştir. Bu baskıdan kaçarak kendileri için “anayurt” olarak gördükleri Türkiye’ye sığınmak isteyen 146 tane Azerbaycan Türkü soydaşımız, Iğdır’daki sınır kapısına yakın yerdeki Aras Nehri üzerindeki Boraltan Köprüsü‘nü geçmiş ve hürriyete kavuşmanın sevinciyle Türk sınır karakoluna sığınmışlardır.

Bu yıllar Türkiye’de “Milli Şef” * döneminin yaşandığı, “Türk yurdunda TÜRK’üm demenin suç olduğu” bir dönemdir. 146 tutsak Azerbaycanlı soydaşımızın Türkiye’ye sığındığını duyan Sovyetler hükümeti, bu kişilerin derhal SSCB’ye iadesini istemişlerdir. Türkiye’ye sığınan soydaşlarımız, kuşkusuz kendilerinin azılı Rus askerlerine geri verileceğine olasılık bile vermemektedirler. Çünkü kardeşlerinin, anayurttaki soydaşlarının yanına gelmişler ve kendilerini hiç olmadığı kadar güvende hissetmişlerdir. Fakat Milli Şef‘in Türklüğe ve Türk’e olan düşmanlığı, burada da devreye girerek akıllarda olmayan olasılığın Türk’ü adeta bir soykırıma sürüklemeye yetmiştir.

Sovyetler’den gelen istek üzerine karakoldaki askerler panik içinde Ankara ile temasa geçiyor ve Türkiye’ye sığınan soydaşlarımızın geri verilip verilmeyeceği ile ilgili bilgi almak istiyor. Hem Türk askerleri hem de sığınan kandaşlarımız öz yurtlarının böyle vatan sevdalısı kardeşlerimize kucak açacağından emin bir şekilde Ankara’dan gelecek yanıtı bekliyorlar. Ankara’dan gelen yanıt, herkesin tüylerini ürpertiyor:

– “Esirleri derhal iade edin!

Bu korkunç yanıt, herkeste bir korku ve şaşkınlık uyandırıyor ve Ankara’nın cevabı tekrar isteniyor. Fakat sonuç aynı: “Ülkelerine iade edin!

Azerbaycanlı kandaşlarımız bu yanıt karşısında “Lütfen bizi o azılı düşmanlara teslim etmeyin, bizi siz öldürün. Kendi vatanımızda, kendi bayrağımızın altında ölmüş oluruz.” deseler de, karakol komutanı içini kan ağlaya ağlaya 146 esir TÜRK’ü yeniden Sovyet Rusya’sına, Türk’ün bağımsızlığa hasret kaldığı soysuz yere, teslim etmek zorunda kalıyor. Ruslara zorlukla teslim olan 146 Türk evladı, hemen elleri ayakları bağlanarak oracıkta, Türk askerlerinin gözleri önünde kurşuna dizilerek öldürülüyor!

Tutsak Türklerin kurşuna dizilmeden önce söyledikleri bir ağıt şöyle:

Boraltan bir köprü, aşar geçer Aras’ı,
Yuğsan Aras suyuyla, çıkmaz yüzün karası.

Karası, karası, merhamet fukarası,
Karası, karası, merhamet fukarası,

Düşman bekler karşıda, önüne kattı beni,
Can alınan çarşıda, kardeşim sattı beni.

Dönüp seslendim geri, merhametsiz birine,
Beni siz vursaydınız, şu gavurun yerine.

Karakol komutanı genç subay evine döndükten sonra yaşananlara dayanamayıp intihar etmiştir. Bu olay, Türk’ün (?) Türk’e ihanetidir. Bu olay, bir devlet yönetiminin ruhları uçmağa varan bağımsızlık aşığı 146 bozkurtun kutlu direnişinin yankıları misali, hâlâ kulaklarımızda çınlamaktadır. İşte bu yüzden Hicret eden küffardan kaçan kardeşlerimize Vatandaşlık verip onları Muhacir kardeşlerimize Ensar olalım unutmamız gereken bir şey var ki TÜRKÜN TÜRKTEN BAŞKA DOSTU YOK .

ALLAH, TÜRK’ü önce kendinden; sonra nice soysuzdan korusun

SELAM VE DUA İLE

 

Tarkan Ömer BANKUR
Tarkan Ömer BANKURDiğer Yazıları
BENZER KONULAR
YORUM YAZ

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.